Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) ve Uluslararası Kooperatifler Birliği (ICA), çeşitli ulusal talepler üzerine, kooperatiflerin kârla ilişkisini açıklığa kavuşturmak amacıyla bir bildiri yayınladı.
Geleneksel ekonomik faaliyetler genellikle "kâr amacı gütmeyen" veya "kâr amacı güden" olmak üzere ikili bir çerçevede ele alınmaktadır. Bu çalışma ile kooperatiflerin kâr amacı gütmeyen ve kâr amacı güden arasındaki ikiliğin ötesinde olduğunu ortaya koymaktadır. Bu rapor kooperatiflerin bu iki uç nokta arasında yer aldığını ve kendine özgü bir "sınırlı kâr" modelini temsil ettiğini savunmaktadır.
Kooperatifler, gelir üreten ve karlı olduklarında fazlalıklarını paylaşan veya yeniden yatıran işletmeler olduğuna dikkat çekmektedir. Ancak bunu yatırımcı getirilerinden çok demokratik kontrol, dayanışma ve topluluk değerlerine dayalı bir şekilde yapar denmektedir. Bu nedenle, toplumların, düzenleyicilerin ve politika yapıcıların kooperatifleri nasıl tanıdığı ve düzenlediği konusunda daha fazla açıklık çağrısında bulunmaktadır. Sadece topluluk ve sosyal değerleri vurguladıkları için hayır kurumu çerçevelerine sıkıştırılmamalılar; aynı zamanda standart yatırımcıya ait sermaye maksimizasyonuna odaklanan firmalarla aynı ölçütlerle değerlendirilmemesi gerektiğini açıjlamaktadır.
Özette belirtildiği gibi, kooperatif değerleri ve ilkeleri de bu argümanı destekler niteliktedir, çünkü bunlar kooperatiflerin nasıl işlediğini şekillendirmektedir. Sermaye katkıları ortaklara aittir, ancak kararlar demokratik olarak alınır, her ortağın ne kadar sermaye katkısında bulunduğuna bakılmaz denmektedir. Ekonomik getiriler (fazlalıklar) genellikle ortakların kooperatifi fiilen kullanmalarına (örneğin, işlemlerine) göre dağıtılır veya işletmeye veya topluma yeniden yatırılır şeklinde ifade edilmektedir.
Bu anlamda, bir kooperatif "bir firma" - bir girişim - ancak geleneksel kar odaklı şirketlerden temelde farklı bir amaca sahip bir kuruluştur. Amaç, dış yatırımcıların getirilerini maksimize etmek değil, ortaklarının ihtiyaçlarını karşılamak, sosyal dayanışmayı sağlamak ve uzun vadeli sürdürülebilirliği sağlamaktır.
Pratikte, bu hibrit model, kooperatiflerin ekonomik sürdürülebilirliği sosyal değerlerle birleştirmesine olanak tanır. Gelir elde edebilir, iş yaratabilir, operasyonlara yatırım yapabilir ve üyelere adil getiriler ödeyebilirler; bunu yaparken demokratik yönetimi, topluluk odaklılığı ve adil dağıtımı koruyabilirler. Ancak, kooperatiflerin tam potansiyellerini gerçekleştirebilmeleri için bu "sınırlı kâr" yaklaşımının doğru anlaşılması ve korunması gerekir diye belirtilmektedir.
Raporda, kooperatiflerin "sınırlı kâr amacı güden" kurumlar olarak tanımlanmasının, doğalarına dair daha kesin ve gerçekçi bir anlayış sunduğu ve kamuoyu tarafından tanınmaları ve desteklenmeleri için daha güçlü bir temel oluşturduğu belirtiliyor. Ancak rapor, kooperatifleri ne hayır kurumu ne de standart bir şirket olarak değil, ayrı bir işletme türü olarak tanıyan yasal ve düzenleyici çerçevelere duyulan ihtiyacın altını çiziyor ve bunun, vergilendirme, işletme kaydı, finansmana erişim, rekabet ve sosyal koruma konularında yasalar tasarlarken politika yapıcıların, yasa koyucuların, finansal düzenleyicilerin ve piyasaların kooperatiflerin karma mantığını hesaba katmasını gerektirdiğini kabul ediyor.
Kaynak. ICA